Baston Hakkında Her şey

Giséle Freund, burjuvazinin gelişmeye başlamasıyla artık ideal tipin hükümdar değil, burjuva tipi olduğunu belirtir. Böylece dantelli kıyafet ve peruğun yerini redingot ve silindir şapkanın aldığını, kılıcın da yerini bastona bıraktığını söyler. Bizde silindir şapka çok kullanılmasa da baston Batılılık ifadesi olarak bolca kullanılmıştır.

Bastondan çok daha evvel revaçta olan asa ise ihtiyaç olarak kullanıldığı kadar, memuriyetin simgesi bir alamet olarak da tercih edilmiştir. Yeniçeri ağası, büyük rütbeli zabitler, Divan-ı Hümayunda görevli büyük memurlar, sadrazam, vezir, şeyhülislam, ulema ve tarikat şeyhleri mevkilerine uygun olarak asa kullanmışlardır. Bastona göre biraz daha uzundurlar ve tepesi genellikle bir topuzla biter.  Abanoz ve gül ağacından yapılmış, son derece kıymetli olan asalar da üretilmiştir.

                        

Tarihçi Reşat Ekrem Koçu, bizde asa yerine baston kullanan ilk kişinin, Batılılaşma yolunda ilk kıyafet devrimini de yapan Sultan II. Mahmut (1785-1839) olduğunu belirtir. Ulema sınıfından ise Kethüdazâde Hoca Ahmet Arif Efendidir. Koçu,  bu aydın ve nüktedan din bilginiyle ilgili bir de hikâye aktarır;  Kendisine “Bu Frenk değneğini niçin kullanıyorsun?” diye soran bir yobaza hoca gülerek “Üzülme, ben onu sünnet ettirdim, Müslüman oldu” diye karşılık verir.

Baston, II. Abdülhamit devrinde dayanak olmaktan iyice uzaklaşır ve kullanan kişiyi ayak takımından ayıran bir alafrangalık simgesi haline gelir. O dönemde yaşlı, genç tüm memurlar baston kullanmaya başlar. İyi bir marangoz olarak bilinen II. Abdülhamit de gül ve kiraz ağacından zarif bastonlar yaparak sevdiklerine hediye eder.  Hatta Yunan Harbinde yaralanan askerlere sarayda ziyafet verdikten sonra, bacaklarından sakatlananlara kendi yaptığı bastonlardan hediye ettiği de bilgiler arasındadır. O dönemde bastonlar öyle yaygınlaşır ki Batılılık ve şıklık unsuru olarak kantolara ve şarkılara da konu olur.  Şevki Beyin bestelediği şarkının sözleri şöyledir;

 Nev zuhur gözlükler, nadide baston bende var.

Giydiğim elbise dibayı cana Mir yapar

Sen beğenmezsen benim şıklıkta emsalim mi var

Çeşmi mestim bak bana, ben şık değil de ya neyim?

Virginia Hanımın nihavent kantosunun sözleri ise şöyle;

Ben şıkım, gözleri süzerim                                                                                                             

Beyoğlu’nda daim şık gezerim                                                                                                      

Karnavalda ben de maske giyerim

Matmazellerle kol kola dans ederim

Ben şıkım balolara hep giderim.

Kaş oynatır gözlerimi süzerim

Glase iskarpin modadır moda

Güzel matmazeller benimle baloda

Danstan sonra eğlenirim büfede

Şıklıkta yektayım, gayetle hoppayım

Pek şık gezerim hem de alafranga

Elde baston gözde gözlük moda

Gezerim daima böyle baloda” şeklindedir.

Dönemin yaşayışıyla ilgili bilgiler veren bu şarkı sözlerinden bir tanesi de Şamran Hanımın kantosudur;

Pek çok gezerim, hem de çok gezerim

Etrafıma her dem gözler süzerim

Söverim der bazı zevzekler

Hiç kimseye ben asla kulak asmam

Etrafıma ben asla bakmam

Şimdi modadır hem pek arnuvudur                                                                                                          

Gözde gözlük elde baston, çekilir pardon

İskarpin glase, elde yelpaze

Kendime isterim böyle maşuka.

Bilgiler, o dönemde en zarif bastonların ülkemize Viyana, Paris ve Londra’dan geldiği yönündedir. Birinci Dünya Savaşı sona ererken, gençler arasında bambu-kamış bastonlar moda olur. Bu durumu ölümsüzleştirmek isteyenler ise soluğu fotoğrafhanede alarak bastonuyla poz verir.

 

Ancak baston modası 1930’lara kadar sürer. Bu tarihten sonra, ihtiyaç duyanlar için bir dayanak olur.

Görüldüğü üzere, eskiden tüm kültürlerde olduğu gibi bizde de birçok eşya, işlevinden daha fazla anlam yüklenmiştir.  Bastonlar da kimilerince asanın ve onun temsil ettiği şeylerin karşısında bir tehdit olarak algılanmış, kimilerince de Batının simgesi bir obje olarak Avrupailiğin simgesine haline gelmiştir.  Şimdilerde ise yalın işlevine geri dönmüş gibi duruyor. Yarın ne olacağı bilinmez ama kıymetli madenlerden üretilmiş, değerli taşlarla süslemiş ve büyük bir titizlikle üretilmiş eski bastonlar, geçmişten bir sayfa olarak hikâyeleriyle birlikte müzelerde ve koleksiyonlarda yerini çoktan aldı.

Kaynak: Koçu,  Giyim Kuşam, Süslenme Sözlüğü

http://www.kolektomani.com/sikligin-ve-batililigin-simgesi-baston/